5 Şubat 2013 Salı

Zayıflatan Şifalı Bitkiler Bazıları

1. Atkuyruğu; Sıkılaştırma ve idrar söktürücü özelliği bulunan bir bitki olup yaprak, saplarından tamamen faydalanılmaktadır. Bu bitkiyi aynı zamanda yaralarınızın iyileşmesi için de kullanabilirsiniz.
2. Limon yağı: Kurt düşürücü, idrar söktürücü özelliğe sahip olan bu bitki insan vücudunu terleterek bu sorunlardan kurtulmasını sağlar. Limon kabuklarının sıkılmasıyla elde edilmektedir.
3. Polen: Arıların getirmiş olduğu polenlerin toplanarak bir araya getirilmesi ve yoğun şekilde vitaminin, mineralin içerdiği bir bitkidir. Eğer yemekten önce alırsanız bu sizin iştahınızın kapatılmasına yardımcı olurken, yemek ortasında da iştah açıcı özelliğe sahiptir.
4. Sinameki (Casiya Senna): Bir nevi müshil etkisi olan bu bitki, kalın bağırsakta görevi vardır. Uzun süreli kullanımını desteklemiyoruz ve eğer uzun süre kullanılırsa vücutta mide bulantısı, kusma gibi sorunlarla karşı karşıya kalabilirsiniz.
5. Biberiye: Vücutta ki kan dolaşımını arttıran bu bitki, idrar sökücü ve yağları parçalayıcı özelliğe sahiptir. Zayıflatma konusunda da etkileri vardır. Bu bitkiden biberiye yağı elde edilirken, bu yağı kullandığınızda da güzelliğe etki eden bir özelliğe sahip olmasından dolayı yardımcı olur.
6. Ardıç Tohumu: Fazla kilolardan kurtulmak isteyenler, idrar söktürücü özelliğinden yararlanabilirler. Fazla kullanımını tavsiye etmediğimiz bir bitki olup yararları da vardır.
Devamını Oku

Tırnak Batması Nedir Sebepleri Nelerdir ve Nasıl Tedavi Edilir ?


Tırnak Batması genelde sıkça görülmesede insanların korktugu ve ürktüğü bir hastalık türüdür.
Sert tırnağın yumuşak dokuyu sıkıştırıp tahriş etmesi sonucu oluşan iltihaplanma ve kronik yaraya tırnak batması denir. Genellikle ayaklarda ve birinci parmakta görülür.
Tırnak batmasının sebebi nedir?
Parmakları sıkıştıran dar ayakkabı giyme, yanlış tırnak kesimi (çok kısa kesmek ve törpülememek), darbeler ile oluşan tahriş, kilo sebebiyle tırnağın derinde kalması ve ailevî yatkınlık sebepler arasındadır.
Tırnakları nasıl kesmek gerekir?
Ayak tırnaklarını düz kesmek, çok kısa kesmemek ve güzelce törpüleyip kenar keskinliğini gidermek gerekir.
Tırnak batması kimlerde görülür?
Genellikle ergenlik çağında ve genç erişkinlerde görülür. Nadiren bebeklerde de olur.
Tırnak batması ne şikayetlere sebep olur?
Parmakta kızarıklık, şişlik ve şiddetli ağrı olabilir. Bu şikayetler sebebiyle ayakkabı giyilemez. Akıntı olursa çoraplar kirlenir, koku oluşur. İltihaplanma ve apse oluşabilir.
Bu tür şikayetlerin hepsi tırnak batmasında mı olur? Başka tırnak problemleriyle karışma olabilir mi?
Bazen tırnak mantarı, tırnak etrafı dokuların iltihabı, tırnağın kubbeleşme ya da uzayıp kalınlaşma şeklindeki anormallikleri de tırnak batması zannedilebilir. Bu durumlarda tırnak genellikle çekilmez ve ilaçlarla tedavi yapılır.
Tırnak batması parmak kangrenine sebep olur mu?
Tek başına tırnak batması kangrene sebep olmaz. Ama kişide şeker hastalığı veya damar hastalığı varsa iltihap ilerler ve parmağın beslenmesi bozulabilir. Bu durumda parmak kangreni gelişebilir.
Tırnak batması nasıl tedavi edilir?
Tedavi açısından tırnak batmasını iki kısma ayırıyoruz.
Tırnak batmasının yeni geliştiği, henüz çekim gerektirmeyen hafif vakalar.
Birkaç haftadır devam eden, iyileşmeyen kronikleşmiş vakalar.
Her tırnak batması durumunda tırnak çekilmez.
Hafif batma durumunda tırnağın batan kısmının altına bir pamuk parçası koymak ve bunu günlük değiştirmek uygundur. Böylece tırnak ile cilt arasında bir tampon alan oluşturup tırnağın ete batmadan buradan büyümesi sağlanır. Tırnak büyüyünce kavisli değil düz şekilde kesilir. Parmağı sıkıştırmayan geniş ayakkabı veya ucu açık ayakkabı giymek gerekir. Bu sırada batma sebebiyle iltihap varsa antibiyotikler (ağızdan veya merhem şeklinde) kullanılabilir.
İlerlemiş vakalarda ise tırnağın çekilmesi, anormal şiş dokunun alınması ve tırnak kökünün kazınması uygun bir işlemdir. Bunun için bazen tırnağın yarısı bazen de tamamı çekilir. Tırnak çekimi sonrası aynı yerden batmayı engellemek amacıyla tırnak kökünün batan tarafı tahrip edilir. Bu amaçla aletle tırnak kökünün kazınması, tırnak köküne fenol uygulaması, gümüş nitrat sürülmesi veya elektrokoter ile tahrip, kullanılan yöntemlerdir.
Bazen hastalar kendileri tırnaklarının kenarlarını keserek bu durumu düzeltmeye çalışıyorlar. Ama bu uğraş genellikle tam aksine daha çok batmaya sebep olur. Pedikür ile tırnak kenarının kesilip çıkarılması da (iyileşmeyen şiş doku oluşmuşsa) tırnak batmasını iyileştirmez.
Tırnak çekimi zor ve ağrılı değil mi?
İşlem için tırnak yatağı uyuşturulur, böylece çekim esnasında ağrı olmaz. İşlem sonrasında da ağrı kesici ilaçlar kullanılır.
İşlem sonrası neler yapılmalıdır?
İşlem yapıldığı gün ağrı kesici almak, istirahat etmek, ayakları kalp seviyesinin üzerine yükseltmek, bazen pansuman üzerine soğuk cisim koymak faydalı olur. Tırnak batması iltihaplı ise, kişide şeker hastalığı varsa ve vücut savunma sistemi zayıf olanlarda antibiyotik kullanılır.
İşlem sonrası parmağı sıkıştırmayan ayakkabı giymek ağrı oluşmasını engeller. 2-3 gün yarayı ıslatmamak, ıslanırsa hemen pansumanı değiştirmek gerekir.
İşlem sonrası yarayla ilgili sorun çıkar mı?
Eğer pansumanı geçip dışarı akan bir kanama olursa veya ağrı şiddetli olursa tekrar hekime görünmekte fayda vardır. Yara iyileştikten sonra düzelme olmazsa ortopedi ve cildiye hekimleriyle ile görüşülüp başka bir hastalık olup olmadığı araştırılır.
Tırnak çekimi sonrası yürüme engeli var mı?
İlk 1-2 gün parmağa ağırlık vermeden yürünebilir. Daha sonra parmağı sıkıştırmayan, ucu açık ayakkabı giyilebilir.
Kaç günde ayakkabı giyilir, normal işe dönülebilir?
İşlemden bir hafta sonraki kontrolde bir anormallik yoksa normal ayakkabı giyilebilir ve işe dönülebilir. Eğer işinizde ayağınızı yüksekte tutmak ve terlik giymek mümkünse daha erken de işe dönülebilir.
Tırnak tekrar ne zaman çıkar?
Bir hafta kadar sonra yaralar iyileşir. Ama tırnağın tekrar kesilecek kadar uzaması için 3-4 ay geçebilir. Bu sürede kişinin ayağını kullanmasında bir engeli olmaz. Tırnağın kazınan tarafından yeni tırnak büyümesi olmayacağı için büyüyen tırnak beklendiği üzere biraz daha dar olacaktır.
Tırnak tekrar batar mı?
Anormal, iyileşmeyen dokuların alındığı durumlarda batmanın tekrar etmesi beklenmez. Sadece tırnağın çekilip iltihaplı ve anormal dokunun alınmadığı durumda tekrar tırnak batması oluşması beklenir.
Tırnak batmasından nasıl korunabiliriz?
Tırnağı düzgün (düz kesim ve törpüleme) kesmek gerekir. Dar veya çok geniş ayakkabı giymemek gerekir. Ayakta basma problemi varsa düzeltilmelidir. Tırnak mantarı varsa tedavi edilmelidir.
Tedavi olmazsa ne olur?
İlerlemiş tırnak batmasının kendi kendine düzelmesi beklenmez. Ağrı, akıntı, iltihap devam eder. Rahat ayakkabı giyilemez.
Devamını Oku

21 Temmuz 2012 Cumartesi

Kirli Havuzlar Gözlere Zarar Veriyor

Kirli Havuzlar Gözlere Zarar Veriyor


Bunun bir örneğini benim bir yakınımdan örnek vererek açıklamak istiyorum.Bu kirliliğin kötü en kötü yanı en değerli organlarımızdan olan gözlerimize hasarr vermesi veya kalıcı durumlar oluşmasına neden oluyor.İşte bu yüzden havuzlarda dikkatli olmalıyız ve gerekli önlemleri almalıyız.Sizlerle yazarkafede karşılaştığım bir yazıyı paylaşmak isterim,buyrun;

Yaz mevsiminde sıcak havalardan bunalan vatandaşlar havuzlara akın ediyor. Ancak, temizlik şartlarına uygun olmayan havuzlar, sağlık açısından pek çok sorunu da beraberinde getiriyor. Özellikle göz hastalıklarına davetiye çıkaran kirli havuz suları, görme engeli yaratacak kadar ağır durumlara neden olabiliyor.
Dünya Göz Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Operatör Doktor Erhan Yılmazkurt, vatandaşları ” kirli sulara ” karşı uyarıyor. Kişiyi zor durumda bırakan hastalıkların başında konjunktivitin (dış tabaka iltihabı) geldiğini belirten Yılmazkurt , “Havuzlardaki bakteriler viral ve bakteriyel konjunktivite neden olabiliyor. Bunun için temizliğinden emin olunmayan havuzlara girilmemeli” diyerek vatandaşları uyarıyor. Konjunktivitin 4 farklı türü olduğunu ifade eden Erhan Yılmazkurt, erken teşhis ve tedaviyle rahatsızlıkların ortadan kaldırılabileceğini söylüyor. Gözde oluşan dış tabaka iltihabının ayrımının basit testlerle ve muayeneyle tespit edilebileceğini anlatan Yılmazkurt, “Havuzlardaki kimyasal maddeler, toksik, viral ve bakteriyel konjunktivitlere neden olabilir. Belirtileri genellikle yanma, kızarıklık, batma, kirpik diplerinde çapaklanma şeklinde olur” diyor. Kaşıntı ve sulanma rahatsızlığının genelde alerjik konjunktivit belirtisi olabileceğini kaydeden göz hastalıkları uzmanı, hap, damla ve merhemlerle bu tür rahatsızlıkların önüne geçilebileceğini söylüyor. Halk arasında göz rahatsızlıklarının pek ciddiye alınmadığını kaydeden Yılmazkurt, “Önemli olan erken teşhistir. Aksi halde göz rahatsızlığı, orta kulak, akciğer ve beyin zarı iltihabına neden olabilir” diye konuşuyor.
Lenslerinizi çıkarın
Lens kullanan kişilerin havuza girdiklerinde bunları çıkarmaları gerektiğini belirten Yılmazkurt, “Eğer lens çıkarıldığı zaman görme engeli oluşmuyorsa, suyla temas ettirilmemeli. Görme engeli olanlar da yüzücü gözlüğü kullanmalı. Klorlanmamış ya da gereğinden fazla klorlanmış havuzlarda yüzmek de göz açısından oldukça zararlı” diyor.
Devamını Oku

AĞIZ KOKUSU SEBEPLERİ ve TEDAVİ YÖNTEMLERİ


AĞIZ KOKUSU (HALITOSIS)

Ağız kokusu çoğumuz için özellikle sosyal hayatta bizi oldukça olumsuz etkiliyen ağız kokusunun nedenleri ve tedavi yöntemlerini sizler için araştırdım ve bulduğum sonucu sizlerle paylaşıcağım.Kısa bir derleme yaptım ve internet sitelerinden bulduğum sonuçlar:
SEBEPLERİ:
  • Ağız boşluğunda yaşayan bakterilerin artıkları olan sülfürlü bileşikler kötü kokuya yol açar. Ölü veya ölmek üzere olan bakteriler sülfür bileşikleri açığa çıkarır.
  • Bakteri tabakaları ve yiyecek artıkları dilin arka tarafında birikir. Dilin yüzeyi oldukça pürüzlü bir yapıdadır ve bakterilerin yaşamasına elverişli bir özelliğe sahiptir. Büyük miktarda sülfür bileşikleri de bu alanlarda birikir.
  • Eğer diş yüzeyi temizlenmezse kısa sürede bakterilerin yaşamasına elverişli bir hal alır.
  • İleri derecede dişeti rahatsızlığına sahip olanlarda kişinin kendi başına temizleyebilmesi pek mümkün olmayan, ulaşılamayan alanlar vardır. derin dişeti cepleri gibi böyle alanlar da kötü kokuya sebep olur.
  • Şanslıyız ki ağız boşluğundan kaynaklanan kötü kokuların tedavisi kısa sürede sonuç vermektedir ve problem halledilebilmektedir.

TEDAVİ YÖNTEMLERİ (Ağız boşluğu )

  • Diş problemleriyle diğer patolojik nedenlerin tedavisini yapın.Tam bir ağız muayenesi yaptırın. Koku testleri uygulanabilir ki bu testlerle uçucu sülfür gazları ve halitosis hastalığının boyutları tespit edilir.
     
  • İleri dişeti hastalıkları ve/veya diş çürükleri tedavi edilmelidir.
     
  • Ağız kokusunu önlemek için, ağız enfeksiyonları yok edilmeli gömük, sorunlu dişler çekilmelidir.
     
  • İyi bir ağız hijyenine özen gösterilmeli. Dişlerin tüm yüzleri ve dil sırtı temiz tutulmalıdır. ağız enfeksiyonları tedavi edildikten sonra gargaralar ve diş macunları da yardımcı olabilir.
     
  • Ağız kuruluğuna engel olmak için gün boyu su için.
     
  • Tükürük salgısını hareketlendirin: bakteri oluşumunu önlemek için ağzın oksijenlenmesine yardımcı olur. Şekersiz sakız çiğnemek bunun en kolay yoludur. Bu arada mentollü pastillere dikkat! Kokuyu giderir gibi görünse de kuruluğa neden olur.
     
  • Su içeriği bol olan sebze (domates, kereviz, pırasa) ve meyveler (elma muhteşem bir ilaçtır) tüketin. Yiyeceklerinizin üzerine maydanoz doğrayın.
     
  • Eczanelerde satılan maydanoz yağı bazlı kapsüller alın.
     
  • Sarımsak, soğan ve baharattan kaçının (ya da, sarımsak ve soğanı pişirerek yemeyi tercih edin). Çoğunlukla kötü sindirildiklerinden süt ürünleri de bu probleme neden olabilir.
     
  • Dilinizin üzerinde biriken bakterileri temizlemek için bir dil raspası kullanın veya fırçalama sırasında dilinizi temizleyin.
     
  • Kahve taneleri çiğneyin, portakal veya limon kabuğu emin.
     
  • Alkol ve sigarayı bırakın.
AĞIZ KOKUSUNUN DİĞER SEBEPLERİ:
  • Özellikle sinüs ve akciğer kaynaklı enfeksiyonlar
  • Şeker hastalığı (Diyabet) (aseton kokusu)
  • Böbrek yetmezliği (balık kokusu gibi)
  • Karaciğer yetmezliği
  • Metabolizma bozuklukları (teşhisi zor olabilir, zaman zaman ortaya çıkan kötü bir balık kokusu)
  • Açlık, diyet, ağız kuruması, oruçlu olmak (Sıvı gıda eksikliklerinde vücuttaki yağ ve protein çözünmeye başlar, bu metabolizmanın yan ürünleri kötü ağız kokusu olarak yansır)
Devamını Oku

Vitamin kullananırken dikkatli olun

Bu tür  Vitamin kullanıcıları için paylaşmak istedim.Vitamini hastalık çekenler kullanırlar genelde.Buyrun dogadansaglik adresinden sizler için bulduğum uyarıları yayınlamak istedim:


Vitamin kullanımı her geçen gün hızla artıyor. Biraz halsizlik hisseden hemen vitamin kullanmaya başlıyor. Son derece sakıncalı olan bu durum için bakın uzmanlar ne diyorlar.

Dr. Hasan İnsel
Ülkemizde yeni kullanılmaya başlayan bir test, bu açıdan önemli. Zira, kullanılacak vitaminin yarar ya da zarar getireceğini ortaya koyuyor
Son zamanlarda bazı değişik testler hastaların ve hekimlerin hizmetine sunuldu. Bunların ortak yönü, kişilerin kendi yapmaları üzerine kurulmuş tıbbi testler olmaları. Nasıl dünyayı kişilerin kendi kendine yapabildiği bir besin intoleransı testi dalgası sardıysa, bu testler de aynı mantıkla, insanların kendi kendilerine istemeleri veya yapmaları üzerine kurgulandı.
Hasta-doktor işbirliği önemli
Biz doktorlar “Tıp artık çok ilerledi, insanlar bu konuda bilgilenmeli ve sağlıklarından artık doktorlar kadar sorumlu olmalı. Birçok önemli hastalığın oluşması veya ilerlemesi bu hastalıklarla ilgili risk faktörlerine bağlı” diyoruz. Her gün, her fırsatta kişilerin kendi uygulamaları gereken risk faktörlerinden korunma yöntemlerini anlatıyoruz. “Bu risk faktörlerini en iyi kişilerin kendileri kontrol edebilir” diye de ekliyoruz. “Prediyabete dikkat et, kilona dikkat et, beslenmene dikkat et, egzersiz yapmaya dikkat et, basit karbonhidratlara dikkat et, kötü yağlara dikkat et” uyarısını yapıyoruz. “Bunlara dikkat edersen diyabet olmazsın, kalp damar hastası olmazsın” diyoruz. “Düzenli egzersiz yap, yoksa kalp hastası olursun, kilo alırsın, yediğin yağlara dikkat et, beyaz ekmek yeme, tahıllı kepekli ekmek ye” vurgusunu yapıyoruz. Zeytinyağının yararlarını, hayvansal yağların zararını bilmeyen kalmadı. Böylece insanlar bilinçlendi ve kendilerini hastalıklara sebep olacak risklerden koruma konusunda doktorlarıyla el ele çalışmaya başladı.
Nereden nereye geldik?
Kişiler, sağlık hakkında bilinç-lendikçe, yararına inandıkları bazı testleri de kendi seçimleriyle yaptırma yolunu seçiyor.  Bütün dünyada kolesterol ve homosistein kitleri gibi malzemeler marketlerde satılıyor artık. Ben hatırlarım, 30 sene kadar önce evde şeker ölçen aletler çıktığında, pek çoğumuz, “Bu saçmalık, yalan yanlış ölçümlerle iş mi yapılır?” dedik, hatta “Bana o sonuçları gösterme, inanmıyorum” diyenler bile vardı. Şimdi artık çoğu doktor “Sabah kahvaltıdan sonra şekerinizi ölçüp bana bildirin” diyor. İşte bu tip testlerde, önemli olan kısım, “Bana bildirin” oluyor. Ne testi olursa olsun sonuçları aldıktan sonra doktorunuzla bunları değerlendirmek ve önerilerini almak işin püf noktası.
Yarardan çok zarar verebilir
Hep sorarlar bize; “Doktor, ben ne vitamini alayım?”, “Şu takviyeden alayım mı?”, “Yeğenim kullanıyor çok faydasını görmüş” diye. Böyle bir soruya doğru cevap verebilmek zor. Öncelikle acaba bir vitamin veya besin takviyesi hakikaten gerekli mi bu kişiye? Eğer gerekliyse, ne kadar? İnsanlar vitaminleri ve besin takviyelerini, “Bitkisel, nasıl olsa zarar vermez” diye, gerekli gereksiz kullanıyor. Tabii gerçek hiç de öyle değil. Bunların özellikle bazı başka takviyeler veya ilaçlarla kullanıldıklarında, tam tersine zarar da verebileceklerini kabullenemiyor kişiler. Çok basit bir kaide vardır: Bir şey fayda veriyorsa, zarar da verebilir. Yeni çıkan ve ülkemizde de uygulanmaya başlayan, kişilerin kendi yaptırabileceği vitamin testi işte bu ikileme cevap veriyor. Vücudun   çeşitli vitamin ve takviyelere ihtiyacını tespit ediyor, ayrıca yıpranmaya karşı o kişinin hangi anti-oksidanlara, ne kadar ihtiyacı olduğunu belirliyor. Bu tip testler ilk çıktığında kendilerine nasıl yer bulacaklarını kestirmek zordur, bazısı hakikaten yıllarca kullanım bulur, bazısı da kısa sürede yerlerini daha değişik metotlara bırakır. Bu vitamin testinin hangi gruptan olduğunu zaman gösterecek.


Milliyet Sağlık
Devamını Oku

boğaz ağrısı, boğaz ağrısı ne iyi gelir, boğaz ağrısına ne iyi gelir, boğaz ağrısı öksürük, boğaz ağrısı nedenleri, boğaz ağrısı tedavisi, boğaz ağrısı nasıl geçer, boğaz ağrısı için, boğaz ağrısına iyi gelen bitkiler, boğaz ağrısı için şifalı bitki,

Bu hastalıktan rahatsızlık çekenler için paylaşmak istedim.Hastalığı çekenler bilirler zorluklarını.Buyrun dogadansaglik adresinden sizler için bulduğum Doğal yöntemler:


boğaz ağrısı, boğaz ağrısı ne iyi gelir, boğaz ağrısına ne iyi gelir, boğaz ağrısı öksürük, boğaz ağrısı nedenleri, boğaz ağrısı tedavisi, boğaz ağrısı nasıl geçer, boğaz ağrısı için, boğaz ağrısına iyi gelen bitkiler, boğaz ağrısı için şifalı bitki,
Boğaz Ağrısı Nasıl Geçer? Boğaz Ağrısına Ne İyi Gelir? Başta enfeksiyonlar olmak üzere çeşitli hastalıklarda ortaya çıkan bir rahatsızlık olan boğaz ağrısı virüsler ya da bakteriler nedeniyle oluşur. Her üst solunum yolu enfeksiyonu boğaz ağrısına neden olmaz. Enfeksiyon farenks veya bademcik bölgesini tutarsa ya da burada aftöz lezyonlar oluşursa boğaz ağrısına yol açar.

Boğaz Ağrısı Neden Olur?

Boğazımız kaslarla çevrili bir yapıya sahiptir. Bu kaslar yutkunurken kasılarak boğazdaki içeriğin aşağı doğru itilmesini ve yutulmasını gerçekleştirir. İç yüzeyi ise mukoza denilen dokuyla kaplıdır. Boğazdaki ağrı hissi, iç yüzeyini örten mukoza dokusundan kaynaklanır.
Boğazın hastalık yapan veya tahrişe yol açan etkenlere maruz kalması, mukozada şişliğe ve enflamasyon denilen bir duruma sebep olur. Karşılaşılan durumun şiddetiyle orantılı olarak boğaz ağrısı hissedilir. Ağrı yutkunurken veya konuşurken hissedilebileceği gibi sürekli de olabilir.

Boğaz Ağrısı Bulaşıcı mı?

Boğaz ağrısı enfeksiyon etkenine bağlı olarak bulaşıcı olabilir, özellikle viral enfeksiyonlar ve A grubu beta hemolitik streptokok adı verilen bakteriye bağlı oluşan enfeksiyonların bulaştırıcılığı yüksektir.

Boğaz Ağrısı Kaç Günde Geçer?

Larenjit, farenjit, anjin gibi sıkça görülen boğazla ilgili sorunlar birkaç gün içinde kendi kendine geçer. Vakaların % 90’ı virüs kaynaklı boğaz iltihabı olduğunundan, antibiyotikler, kortizonlu ya da iltihap önleyici ilaçların kullanımına gerek yoktur.

Boğaz Ağrısı Geçmiyorsa;

Şiddetli olan ya da bir haftadan daha fazla süren boğaz ağrısı, soluk almada ve yutkunmada güçlük,  tükürük veya balgamda kan, acıyan ya da şişmiş lenf düğümleri, boğazın arka tarafında irin, 2 haftadan daha uzun süren ses kısıklığı, kulak ağrısı, eklem ağrıları ve sık tekrarlayan boğaz ağrısı gibi durumlarda tıbbi inceleme yapılması gerekir.

Virüslerden Kaynaklanan Boğaz Ağrısı

• Virüslerin en çok neden olduğu boğaz ağrısı, soğuk algınlığı sırasında görülen ve burun akıntısı, kaşıntı, hapşırık, vücutta kırgınlık ve ağrı ile birlikte görülen ağrıdır. Bağışıklık sistemi virüslere karşı antikor üreterek yaklaşık 7 gün içinde hastalığı bitirir.
• Boğaz ağrısı kızamık, su çiçeği, boğmaca ve krup gibi başka viral hastalıklara da görülebilir. Enfeksiyöz mononükleozis adlı viral enfeksiyonun iyileşmesi bir haftadan daha uzun sürebilir. Virüs lenf sistemine yerleşerek bademciklerde, boyunda, koltuk altında ve kasıkta şişliklere yol açar. Bu enfeksiyon boğazda şiddetli ağrıyla beraber bazen solunum güçlüğüne, karaciğer sorunlarına ve sarılığa neden olabilir.
• Su çiçeği, kızamık ve krup hastalığı da dahil olmak üzere, diğer virüs hastalıkları da genellikle boğaz ağrısıyla ortaya çıkar.

Bakterilerden Kaynaklanan Boğaz Ağrısı

• Çeşitli tip streptokoklar boğaz ağrısına sebebiyet verebilir. Streptokoklar bademcik enfeksiyonu, zatürre, sinüzit ve kulak hastalıklarına da neden olabileceği gibi kalp kapakçıkları ve böbrekleri de olumsuz olarak etkileyebilir. Bakteriyel boğaz ağrıları genellikle soğuk algınlığından daha uzun süren rahatsızlığa sebeb olurlar. Boğazın her iki tarafında bulunan bademciklerin iltihabı olan tonsillit de boğaz ağrısına yol açabilir. Tonsillit nedeniyle boğaz ağrısının sıklıkla görülmesi bademcikteki iltihabın tedavi edilmediğini gösterir. İçinde bakteri olan hastalıklı akıntı boğaza doğru gittiği için burun ya da sinüslerdeki enfeksiyonlar da boğaz ağrısına neden olabilir.
• Beta mikrobu olarak da bilinen A grubu Beta Hemolitik Streptokok, genellikle 5-15 yaş arasında görülen bakteriyel bir enfeksiyondur. Boğazda iltihaplanmaya yol açan beta mikrobu, boğaz ağrısı olarak başlar ve tedavi edilmezse kalp romatizması, eklem romatizması ve böbrek iltihabı gibi kalıcı sağlık sorunlarına sebep olabilir.
• Beta mikrobu hava teneffüsü ve damlacık yoluyla bulaşır. Halsizlik, üşüme, ateş, boğaz ağrısı gibi yakınmalara yol açan  beta enfeksiyonunda, bademcikler üzerinde beyaz bir zar meydana gelir.
• Bağışıklık sisteminin güçlü olması halinde vücut bu mikrobu yok eder. Ancak, bağışıklık sistemi yeteri kadar güçlü değilse, mikrop, bademciğin içine ya da  buruna yerleşir ve bu da mikrobun devamlı yayılmasına sebep olur.
• Beta mikrobunun tedavisinde 7-10 gün süresince penisilin ve penisilin türevi antibiyotikler kullanılır.
• Boğaz ağrısıyla bağlantılı bakteri enfeksiyonları arasında bademcik iltihabı, difteri ve daha az görülen bakteri enfeksiyonu olan epiglotit de bulunmaktadır.

Diğer Nedenler

Bakteriyel veya viral enfeksiyonlar dışında aşırı konuşma ve bağırmaya bağlı irritasyon, hava kirliliği, sigara dumanı, kimyasal maddelere maruz kalmak, aşırı sıcak- soğuk, sert yapılı veya asitli yiyecek ve içecekler, alerjik hastalıklar, mide asitinin boğaza çıkması, tümöral hastalıklar da ağrıya yol açabilir.

Pastiller İşe Yarar mı?

Boğaz pastilleri sigara dumanına maruz kalma, hava kirliliği veya aşırı konuşma ve bağırmaya bağlı boğaz ağrılarında etkili olur. Yeni başlamış boğaz enfeksiyonlarında, antiseptik ve antibakteriyel etkileri olan çift etkili pastiller enfeksiyonun ilerlemesini engelleyebilir.
Bazı pastil ve gargaralarda lokal anestezik maddeler vardır. Bu maddelerin tedavi edici etkisi olmamakla birlikte, kullanıldığında hastanın boğazını uyuşturarak yakınmalarını gideririr. Fakat kullanıldığı alanda yaptığı anesteziye bağlı olarak vücudun lokal savunma mekanizmalarını engellemesi nedeniyle ikincil enfeksiyonlara yol açabilirler. Bu yüzden içinde lokal anestezik madde bulunan pastil ve gargaraların kullanımı önerilmemektedir.

Boğaz Ağrısına Ne İyi Gelir?

Bitkiler, rahatsızlığın şiddetine göre tek olarak veya tamamlayıcı olarak kullanılabilir. Ancak  streptokok anjini ve bademcik absesi gibi enfeksiyonlar antibiyotik ilaçlarla tedavi edilir.
Adaçayı Yaprağı (Salviae folium) : 1 yemek kaşığı adaçayı yaprağının üzerinebir bardak kaynar su döküldükten sonra üstü kapalı olarak 10 dakika demlenip süzülür. Günde birkaç kez birer bardak içilir ya da gargara yapılır.
Mirra ((Myrrha) Tentürü : Gövde ya da kabuktan çizilmek suretiyle veya kendiliğinden çıkan ve havada kuruduktan sonra toplanan sakızlı reçineyle hazırlanan, antiseptik ve iltihap giderici mirra tentüründen bir bardak sıcak suya 10 damla damlatılarak gargara yapılır.
Böğürtlen Yaprağı (Rubi fruticosi folium) : 1 tatlı kaşığı böğürtlen yaprağının üzerine bir bardak kaynar su döküldükten sonra, 15 dakika demlenip süzülür. Gün içerisinde birkaç kez gargara yapılır.
Syzygium Kabuğu (Syzygii cumini cortex) : 1 tatlı kaşığı kıyılmış Syzygium kabuğu bir bardak soğuk suyla kaynayıncaya kadar ısıtılır. 15 dakika kadar demlenip süzülür. Günde birkaç defa gargara yapılır.
Aynısafa çiçeği (Calendulae flos) : 2 tatlı kaşığı aynısafa çiçeğinin üzerine bir bardak kaynar su dökülür, 10 dakika kadar demlenip süzülür. günde birkaç defa gargara yapılır.
Ebegümeci çiçeği (Malvae flos) : 1 yemek kaşığı ebegümeci çiçeği  1 bardak soğuk suyla kısa süreli kaynatılır, 10 dakika demlendikten süzülür. Gün içerisinde birkaç defa  gargara yapılır.
Ballıbaba çiçeği (Lamii albi flos) : 2 tatlı kaşığı kıyılmış ballıbaba çiçeğinin üzerine bir bardak kaynar su dökülür, 10 dakika kadar bekledikten sonra süzülür. Günde birkaç defa gargara yapılır.
Devamını Oku

Sinüzite karşı doğal yöntemler


Bu hastalıktan rahatsızlık çekenler için paylaşmak istedim.Hastalığı çekenler bilirler zorluklarını.Buyrun dogadansaglik adresinden sizler için bulduğum Doğal yöntemler:

Sinüzit milyonlarca insanı etkileyen bir rahatsızlıktır. Sinüzitin belirtileri arasında burun tıkanıklığı ve akıntısı, yüzde ve başta ağrı, yüksek ateş ve yorgunluk yer alır. Bu belirtiler birkaç gün devam etmektedir. Sinüzit belirtilerini tedavi etmede
·         Sinüzit burnun kurumasına neden olur ve bu da burunda yanma hissine yol açar. Bu nedenle burnunuzu nemlendirin. Nasal iltihaplanmaları azaltmaya karşı diğer bir doğal yöntem yüze sıcak havlu ve zencefil kompresinin uygulanmasıdır. Bu sayede nasal yollar açılık ve tıkanıklık azalır.

·         Okaliptüs yaprağını bir tutam tuz ile birlikte yapraklar yumuşayana kadar suda kaynatın. Su ılıdıktan sonra okaliptüs suyunu şırıngaya çekin ve burun deliklerinize uygulayın. Burundaki tıkanıklığı açıldığını göreceksiniz. Eğer burun temizlenmezse, sinüs basıncı alında daha fazla hissedilir. Bu  şiddetli baş ağrılarına yol açar. Birçok kişi bu ağrılara karşı alınlarına nemli sıcak havlu ile kompres yapmaktadır.


·         Eğer bu yöntemler işe yaramazsa Sinüvil kullanabilirsiniz. Sinüvil reçetesiz doğal bir üründür ve sinüzit belirtilerini azaltmaya yardımcı olur. Bu ürün ilk olarak sinüslerdeki baskıyı azaltır ve sinüsleri boşaltır. Daha sonra bağışıklık sistemi geliştirilir ve vücut bakterilere karşı daha etkili bir şekilde savaşır.
Devamını Oku

Çörek Otu, Çörek Otu kullanımı, Çörek Otu bal ile kullanımı, Çörek Otu pekmez ile kullanım, Çörek Otu macun yapımı


Çörek Otu, Çörek Otu kullanımı, Çörek Otu bal ile kullanımı, Çörek Otu pekmez ile kullanım, Çörek Otu macun yapımı
Ballı Macun 


Çoğu hastalıklar için en güzel kullanım yöntemi macun şeklindedir. 1 kg bala, 200 gr. Çörek otu öğütülüp karıştırılır. Bir kaba konur, üstü tülbentle örtülür. Üç gün üç gece ay ve yıldızları görecek şekilde bekletilir. Sonra bu macundan günde 3 defa çay veya 1 defa tatlı kaşığı miktarınca aç karnına yenir.

Burada önemli olan kısım, öğütülme işlemi. Kesinlikle öğütülmüş çörekotu almayın. Kendiniz öğütün ama havanda döverek değil ufak elektrikli kahve öğütme makinelerinde. Eğer havanda da dövecek iseniz çok çabuk davranmanız gerekir. Çünkü çörek otunun muhteviyatında bulunan uçucu yağlar ve diğer kıymetli bileşimler eğer öğütme işlemi uzun sürer ve bekleme söz konusu olur ise niteliğini yitirebiliyor. Bunun için öğütme işlemini çok çok hızlı yapıp öğütülmüş çörek otunu bir an evvel süzme bal ile karıştırmalısınız. Balında kaliteli olması konusu üzerinde durursanız daha da fazla şifa bulacağınızı düşünüyoruz.

Eğer macun yapmadan hergün düzenli olarak öğütüp yutarak tüketiyorsanız öğüteceğiniz çörek otunu cihazın haznesine koyduktan sonra öğütme işlemine başlamadan içine bir lokma büyüklüğünde de ekmek parçası koyun. Bu sayede çörek otu tohumlarından cihazın haznesine saçılan ve bulaşan ve çok kıymetli olan çörek otu yağı ekmek tarafından emilecek ve bu sayede daha çok fayda göreceksiniz.
 

Pekmezli Tahinli Macun 

100 gr. çörek otu öğütülür ve bekletilmeden, 100 - 150 gr. pekmez ve 200 gr. tahinle karıştırılır. Sabahları bir tatlı kaşığı miktarında tüketilir.

Not: Çocukların isteyerek yemesi için karışıma 25 gr. Kakao ilave edilebilir.

Merak etmeyin ve üzülmeyin. Allah (CC.)'nun izniyle çörek otu vücudunuzu tümüyle düzene sokacaktır. Bütün benliğinizle buna inanmanız bulacağınız şifayı artıracaktır. Bir şeyi de belirtmek isteriz. Çörek otunu lütfen fazla tüketmeyiniz. Fazla suyun, fazla oksijenin, fazla balın zararlı olduğu gibi fazla çörek otu da zararlıdır, fazla yemeyiniz. Sabırlı olunuz.

Kaynak: http://www.coreklen.com
Devamını Oku

Çörek Otu Yağı, Çörek Otu Yağı yapılışı, Çörek Otu Yağı nasıl yapılır, Çörek Otu Yağı tarifi, Çörek Otu Yağı nedir

Çörek Otu Yağı, Çörek Otu Yağı yapılışı, Çörek Otu Yağı nasıl yapılır, Çörek Otu Yağı tarifi, Çörek Otu Yağı nedir






1. Yöntem: 

Bir miktar taze çörek otu bitkisi (tohum değil) iyice kıyıldıktan sonra bir şişenin boğazına kadar doldurulur ve üzerine ağzına kadar saf zeytinyağı eklenerek, ağzı sıkıca kapatıldıktan sonra şişe iki hafta boyunca güneş görebileceği veya sıcak bir yerde bekletilir.
Şifalı Otlar Kitabı

2.Yöntem

30 gr. öğütülmüş çörek otu tohumu, 200 gr. zeytinyağı ile karıştırılır. 7 gün bekletilir ve süzülür. Süzme işlemi çok küçük gözenekleri olan bir süzgeç ile yapılmalıdır (3 - 4 kat tülbentten geçirilerek süzülebilir). Sonra bu karışımı yemeklerde ve salatalarda sos veya günde 20 gr. alarak kullanabilirsiniz. Bu yağ ile ağrıyan eklemlere masaj yaparak, cilt bozukluklarında veya saçınıza sürerek kullanabilirsiniz.

Kullanmayınız !

Bu şekilde ürettiğiniz yağı kulak, burun ve göze damlatarak kullanmayınız. Çünkü ne kadar süzerseniz süzün yinede ufacık çörekotu parçacıkları süzme işleminden geçebilmektedir. Çörek otu tohumunun kabuğu mide asidine dayanabilmektedir , çiğnenmeden yendiğinde sindirilemeyen bir tohumdur. Bu sebepledir ki damlattığınız bölgede uzun müddet kalabilir veya tıkanmaya sebep olabilir.

Kaynak: http://www.coreklen.com/
Devamını Oku

Çörek Otunun Faydaları ve Çörek Otu İle Zayıflama

Çörek Otunun Faydaları ve Çörek Otu İle Zayıflama

Bitkilerle tedavi uzmanı Dr. Ömer Coşkun, Ömer Çelakıl ile Hayatın Şifreleri programında çörek otunun faydalarını anlatıyor. Tip 1 diyabetli fareler üzerinde yaptıkları deneyde olumlu sonuçlar almış. Peygamber Efendimizin tavsiye ettiği çörek otunun ülser üzerinde de çok büyük faydaları olduğunu, deneysel olarak felç ve şeker hastalığı oluşturulmuş fareler üzerinde inanılmaz sonuçlara ulaşıldığını belirtiyor . Ayrıca Coşkun çörek otunun bugün kanserde dahi tedavi edici olarak kullanılabileceğini ve bunun sırrının çörek otunun hücreleri yenilediğinde saklı olduğunu söylüyor.

Kendisinin de çörek otuyla tanışmadan önce obez bir insan olduğunu ve çörek otuyla zayıfladığını anlatıyor. Yağ yakıcı özelliği olan çörek otunun kullanım yöntemine çok çok dikkat edilmesi gerektiğini özellikle aç karnına tüketilmesi gerektiğini söyleyen Ömer Coşkun birde zayıflamak için özel bir kür tavsiyesinde bulunuyor.

Beslenme ve Diyet Uzmanı Berrin Yiğit ise Doktorum programında çörek otunun sağlık konusunda çok iddialı bir bitki olduğundan ve dört mevsim, her zaman tüketilebileceğinden bahsediyor.

Bitki Bilimci İbrahim Gökçek ise çörek otunun yapılan klinik çalışmalar sonucunda alerjiyi iyileştirdiğinden bahsediyor. Çörek otunun kortizon ilacı ile aynı etkiyi gösterdiğini ancak kortizon gibi vücuda zarar vermeden tedavi ettiğini belirtiyor.

Kaynak: http://www.coreklen.com/2012/01/corek-otu-ile-zayflama-ve-faydalari.html#ixzz1pqtt85PI
Devamını Oku
Yazılar Doktorların ve sitelerin yayınlarından derlenmektedir.Kaldırılması istenilen yayın 1 hafta içinde kaldırılır.Hiç bir hak talep edilemez ve sorumlu tutulmayız.Bildirim üzerine kaldırılacağı şartı ile yayın yapmaktayım.
Blogun İçeriği Sadece bilgilendirilmek için hazırlanmıştır ve herhangi bir tıbbi teşhis ve tedavi özelliği taşımamaktadır.
Blogger tarafından desteklenmektedir.